Çocuklarımızın iyi ve başarılı birer okul hayatı geçirmesi, hepimizin en büyük dileği, ancak, bunun için iyi bir okul seçmek veya ekonomik koşullarımızı zorlamaktan başka neler yapıyoruz? Daha doğrusu çocuklarımızı okullarında başarılı olmaları için yeteri kadar destekleyebiliyormuyuz?
Çocuklarımızın iyi ve başarılı birer okul hayatı geçirmesi, hepimizin en büyük dileği. Ancak, bunun için iyi bir okul seçmek veya ekonomik koşullarımızı zorlamaktan başka neler yapıyoruz? Daha doğrusu çocuklarımızı okullarında başarılı olmaları için yeteri kadar destekleyebiliyor muyuz?
Hangi anne babaya sorarsanız sorun, hepsi aynı yanıtı veriyor; “Çocuğumun eğitimi bizim için çok önemli. Biz onlar için en iyisini istiyoruz ve bunu yaptığımıza da inanıyoruz.” Evet, haklılar! Hangi anne baba bunu istemiyor veya bunun için çaba harcamıyor ki? Hatta bunun için günümüzde bütün ekonomik koşullarını zorlayarak, çocuğunun iyi bir okula gitmesini sağlayan anne babalar çoğunlukta. Ancak, yine de ortada kaçınılmaz bir gerçek var; iş, çocuğu iyi bir okula göndermekle ve tonlarca para harcamakla bitmiyor. Acaba çocuk, yeterince ve sağlıklı bir biçimde okula motive olabiliyor mu veya ailesi tarafından gereken desteği görebiliyor mu? Unutmamak gerekir ki; iyi ve başarılı bir okul hayatı önce ailede başlıyor.
Aile “Yol Gösterici” Olmalı
Çocukların gelişimleri, okul öncesi dönemlerde başlıyor ve okul çağında devam ediyor. İşte bu dönem içinde çocuklar, yaşama dair her şeyi çevrelerinde bulunan bütün varlıklardan öğrenebiliyorlar. Başta büyükleri olmak üzere arkadaşlarından, kitaplardan, müzelerden, kütüphanelerden, bilgisayarlardan. Çocuklar merak ettikleri konuları hiç çekinmeden araştırmalılar.
Hatta gerektiğinde, ailelerine ve öğretmenlerine de sormaktan çekinmemeliler. Ayrıca asla kendilerini kıyaslamaya girmesinler. Çünkü herkesin başarılı olabileceği ayrı bir alan vardır. Çocuklar bu alanlarını anlamaya, keşfetmeye ve çevrelerine sunmaya gayret göstermeliler. Her öğrenci bütün derslerde başarılı olamayabiliyor. Örneğin, bir çocuk matematik dersinde çok iyiyken, bir diğeri sosyal bilimlerde daha başarılı olabiliyor. Ancak okullarda bütün dersler görüldüğünden, belli alanlarda ilgisiz veya başarılı olamayan çocukların, bu derslerde daha iyi olabilmelerini amaçlıyoruz.
Çocukların sorgulamaları ve araştırmaları, gelişim süreçlerini destekliyor. Tabii büyüklerin de kendini sorgulayan çocuklara sabırla cevap vermeleri, başlıca görevleri arasında yer alıyor. Yetişkinlerin, çocukların içinde bulundukları gelişim sürecine, korkutmadan ve hatalı yaklaşımlarda bulunmadan destek vermeleri gerekiyor. Ve öğrenmeleri için de mutlaka zaman ayırmaları önem taşıyor. Çocuğun ihtiyaçlarının, yeteneklerinin, özelliklerinin keşfedilmesi ve bunlara destek verecek ortamların oluşturulması gerekiyor.
Korkutarak Eğitime “Hayır!”
Özellikle ülkemizde, kendi çocukluk dönemlerinden getirdikleri anlayışla çocuklarına yaklaşan ve onları öyle yetiştirmeye çalışan anne babaların sayısı oldukça fazla. Tabii böyle bir durumda da eğitimde bazı hatalar yaşanabiliyor. Bu hataların bir tanesi de çocuğa sorumluluklarını öğretmek yerine, onu korkutmak oluyor. Örneğin, çocuk istenilen bir şeyi yapmadığı zaman, ona hemen “Bunu yapmazsan seni babana söylerim!” veya “Öğretmenine söyleyeceğim, sana kızsın!” deniyor. Tabii böyle bir psikolojiyle yetiştirilen çocuğun, okula alışmasının ne kadar güç olduğunu söylemeye gerek bile yok. Bütün bunların dışında, anaokulları hala anne işe giderken çocuğun bırakılacağı yer olarak görülüyor. Oysa anaokulları, eğitim ve çocuğun okula hazırlanması açısından, son derece önemli kurumlar arasında yer alıyor. İyi bir üniversiteye gitmiş olmak yerine, iyi bir anaokulunda ve ilköğretim okulunda eğitim görmüş olmak çok daha önemli. Çocuklar anaokulu eğitimine 4 yaşından itibaren başlamalılar çünkü anaokullarında çocuklar, hayatın bütün gerçeklerini küçük yaşlarda tanıma fırsatı buluyorlar.
Eğer okul öncesi çağda çocuğun anaokuluna gitmesi mümkün değilse, okula başlamadan bir yıl önce, gideceği ilköğretim okulunu ziyaret ederek, orada bazı aktivitelere katılması uygun olabiliyor. Kısacası, çocuğa okula başlamadan önce okulun tanıtılması ve oradaki faaliyetlerin izletilmesi, okula sağlıklı bir başlangıç yapması açısından oldukça gerekli.
En iyi eğitim Okul hayatıyla birlikte çocuklar, öğretmenlerle iletişime geçiyor. Çocukların böyle bir döneme, okul hayatını bilerek başlamalarının, motivasyonları açısından önemli olduğunu vurguluyor: “Çoğu zaman anne babalar veya öğretmenler, çocuklara sanki onlar okul hayatını biliyorlarmış gibi yaklaşıyorlar. Ve onlardan yabancı oldukları davranışları bekleyebiliyorlar. Bu davranışları alamadıkları zaman da suçlamalar ve güvensizlikler başlıyor.
Çocuk çok akıllı bir varlıktır.
Böyle bir güvensizliği hemen algılayabilir ve bundan sonra o da, öğretmenine veya anne babasına güvenmemeye başlar. İşte bu aşamadan sonra, çocuğun güvenini sağlamak ve onu eğitim altına çekmek de oldukça zorlaşıyor. Bu nedenle anne babaların, öğretmenle çocuklarının yapısı ve nelerin yapılabileceği konusunda konuşarak, belli noktalara varmaları gerekiyor. Yani okul aile birliği bu açıdan büyük önem taşıyor.
Anne babalardan istediğimiz bir diğer nokta da, çocuklarının birer fert, yani insan modeli olduklarını asla göz ardı etmemeleri. Çocuklarını toplumun içine bıraktıklarında, içlerinde endişe hissetmemeleri gerekiyor. Çünkü anne babanın endişe yaşaması, çocuğun başarısını engelleyebiliyor. Tabii anne babanın, çocuğun öğrenme motivasyonuyla ilgili dikkat etmesi gereken bir diğer nokta da, onun yanında okul veya öğretmenler hakkında eleştirici sözlerle konuşmamak.
Böyle bir yaklaşım, çocuk üzerinde oldukça olumsuz bir etki yaratıyor. Bu yolla, çocukta okula ve öğretmene karşı bir kopukluk meydana geliyor. Anne babanın, çocuğuna karşı ‘okul’ konusunda sadece takipçi davranarak, rehberlik yapması gerekiyor. Örneğin, verilen bir ödevi çeşitli bahanelerle anne veya babanın yapması kesinlikle kaçınılması gereken hatalar arasında yer alıyor. Çünkü bu yolla çocuk, kendi görev ve sorumluluklarını taşıyamıyor. Çocuğun derslerinde başarılı olması için baskı uygulanması da büyük bir sorun yaratıyor. Çünkü uygunsuz bir davranış, çocuğun okuma şevkini kırabiliyor. Örneğin, çocuğa “Yapamazsın” diye yaklaşmak, ondaki “kendine güven ”in kaybolmasına yol açıyor.
En son olarak şunu belirtmek gerekiyor; çocuğu eğitirken anne babanın oldukça tutarlı davranması büyük önem taşıyor. Eğer çocuğunuzun yalan söylemesini istemiyorsanız, kendiniz de yalan söylememelisiniz. Çünkü çocuğa karşı tutarlı bir biçimde örnek olmak, bütün diğer noktalardan daha da büyük önem taşıyor.
Sağlıcakla Kalın.
Daha Fazla Bilgi İçin: Benzer Konulardaki Diğer Yazılar