Çocuklarda Başarı ve Hırs Duygusunun Önemi

Gönderi paylaş:

Daha zeki, daha iyi ve daha hızlı… Çocuk ne kadar yetenekli olmak zorundadır? Birçok iki yaş çocuğu “Kendin yap” mantığıyla ortada koşuşturur ve çevresinde bulunan kişilerin sabırlarını zorlar. Dört yaş çocuğu ise yaptığı kule devrildi diye sinirlenip, tahta küplerini bir köşeye atar. Beş yaş çocuğu bisikletinden ikinci kez düşse bile, tekrar bisikletine binip pedal çevirmeye çalışır. Bütün bu örneklerde değişik çocuklar ve durumlar görülür, fakat hepsinin buluştuğu ortak bir kavram vardır; hırs!

Çocuklar, aynı yetişkinler gibi, yaptıkları işi iyi yapmak isterler. Bunun yanında başarılı olma ve hedeflerine ulaşma arzusunu da taşırlar. İşte bunların gerçekleşmesi için kesin bir şey vardır; mücadele etmeye hazır ve direnmek için istekli olmak! Bu becerileri de birey, kendisi ve çevresindeki nesneler üzerinde çalışarak elde eder.

Doğa, bütün yeni doğanlara böyle becerileri geliştirmek için değerli bir başlama noktası vermiştir; merak ve öğrenme hırsı. Psikologlar bunları mizaç ya da hareket dürtüsünün hayati fonksiyonları olarak değerlendirirler.

Kışkırtıcı Başarı

İnsanlarda hırs duygusunun gelişmesi ve kökleşmesi, çevreyle de ilişkilidir. Çünkü bizlerin davranışları dışarıdan gelen etkilerle de belirlenir. Hepimiz sosyal varlıklarız ve bir toplum içinde yaşarız. Anne ve babalar çocuklarına kurallar ve sınırlar koyarlar, ayrıca hırs için bir çerçeve oluştururlar.

Çocuklarının kendi tecrübelerini edinmeleri için ne kadar serbest alana ihtiyaçları olduğunu belirler. Bunu, keşiflerde bulunmalarına ve hata yapmalarına olanak tanımak için yaparlar. Çocuklar ancak bu yolla eleştiriye, geri adım atmaya, yenilgiye ya da öfkeye alışırlar. Ve ancak bu şekilde belli bir konunun üzerinde büyük bir dikkatle durmak için güç toplarlar. Örneğin, biz yetişkinlerin bile ilgi alanlarımızı çok iyi dengelememiz gerekir.

Mesela, eşimizin isteklerini ya da mesleğimizin gerekliliklerini; hedeflerimizi silmeden gerçekleştirebilmeliyiz. Bu durum her sosyal grup için geçerlidir. Küçük çocuğun istek denge sistemi daha aile içinden gelişir. Özgüvenlerini adım adım küçük başarılardan elde ederler. Mesela, tahta küpleri üst üste yerleştirirken ya da yürümeyi öğrenirken bile özgüven duygularını geliştirirler. 4 – 6 yaş arasındaki çocuklar bir konuyu kararlaştırdıktan sonra daha fazla şeyler başarabileceklerini anlarlar.

Ne kadar keşfetme meraklısı olurlarsa, başarının altında kendi güçlerinin yattığını o kadar kolay öğrenirler. Ayrıca hiçbir şeyin kendiliğinden elde edilemediğini de! Bu, çocukların doğal yolla geçirdikleri bir öğrenim sürecidir. Hep bir sonraki görevi, bir öncekinden daha kolay üstlenirler ve hayal kırıklığına uğrayacakları hataların olmamasına da dikkat ederler. Anne ve babalar, küçüklerin başarılı olmaları için yetenek tahtasını biraz daha yükseğe koyarak, bu konuda çocuklarına bilinçsizce destek olurlar.

Çocuğun başarısına ne kadar güvenilirse, çocuk o kadar başarılı olur. Bunu yaparken hedefin dışına taşmamak gerekir. Çocuğu sürekli yönlendirmek ve görevlendirmek yerine, destek ve yardım vererek ona eşlik etmek gerekir. Ayrıca, tek başına bir şeyleri başarmasını beklemek de! Başarması için bazı önemsiz şeylere hasar verse de, sabırlı olmak gerekir.

Telaşlı bir yardım, başarı duygusunu engeller.

Zorlandığı bir durumda anne ya da babanın destek vermesi, çocuğu cesaretlendirir. Böyle tecrübelerin birikmesi de rahatsız edici bir güvensizlik duygusu oluşturur ki, bu duygudan yetişkin olarak bizler bile zor kurtuluruz. Eğer çocuk zorlanır ve kendiliğinden yardım isterse, anne ve baba tabii ki ona zaman zaman yardım etmelidir. Örneğin üç yaşında bir çocuk bardağın kenarına taşırmadan tek başına su koyamaz. Çocuğun kendini başarılı hissetmesi ve kendisiyle gurur duyması için, “Sürahiyi yavaşça eğ!” şeklinde destekleyici küçük bir açıklama yapmak yeterli olur. Anne ve babaların, çocuklarının her şeyi başarmaları gerektiğine inanmaları çok olumsuz bir düşünce tarzıdır.

Müzikte yetenekli ya da sporda başarılı olmaları mutlaka şart değildir. Bazı anne ve babalar “Kendini zorlarsan başarırsın” şeklinde yönlendirici ve baskılayıcı yaklaşımlarla çocuklarını zorlarlar. Böyle durumların genel manzarası; anne ve baba baskısı sonucunda çocuk isteksizleşir ve sonunda istenilen şeyden tümüyle kaçmaya çalışır.

Tabii bu noktada anlatılmak istenen, anne ve babaların taviz vermeleri ve tümüyle ilgisiz kalmaları değildir. Eğer beş yaşındaki çocuk, başta çok istediği flüt dersinin üçüncü saatinde ders almaktan kaçıyorsa, bunu hemen kabul etmek doğru olmaz. İsteksizliğin kaynağını araştırıp, bir çözüm bulmaya çalışmak gerekir. Ayrıca ona, kendi isteğiyle kabul ettiği bir sorumluluktan kaçması için her sebebin geçerli olmadığını açıklamak gerekir.

Anne Babalar Her Zaman Örnektir

Anne ve babalar çocuk eğitiminde merkezi bir rol oynarlar. Örnek oluşturma açısından etkileri tartışılmazdır. Çocuklar ergenlik çağına kadar evde yaşananlara göre gelişimlerini yönlendirirler. Mesela; her hafta sonu eve iş getiren bir baba, bütün çabası temiz bir ev sağlamak olan bir anne ya da mesleğini isteksiz yapan ve iş sonrasında bütün zamanını koltukta geçiren bir baba gibi örneklerden çocuğa da çok şeyler geçer.

Çocuk anne ve babasını örnek alarak onlar gibi bir yaşam sürmeye yönelebilir. Bu noktada çok model vardır. Mesela; günümüzde babasını model kabul edip politikacı ya da müzik veya sinema sanatçısı olan çocuklar çok sayıda vardır. Örnek almanın dışında, bazı çocuklarda ailede yaşananlar bir isyan duygusu da oluşturabilir.

Çalışkan Ve Tembel

Birçok anne ve baba, “İleride sen daha rahat edesin diye.” ya da “Gelecekte benim işim senin olacak” gibi yaklaşımlarla çocuklarına çok fazla yüklenirler. Bu yolla çocuk sürekli en iyi olmak için sorumluluk hissetmeye başlar ve arkadaşlarıyla birlikte olmaktansa, sürekli kitapların başında oturmayı tercih eder. Böyle bir durumla karşılaşıldığında, anne ve babalar daha dikkatli davranmalıdır.

  • Çocuk üzerine kişisel konuşmalar yapabilirler; “Senden çok şey mi bekliyoruz?’ şeklindeki sorularla çocuğun koltuğuna oturmayı denemelidirler.
  • Başka ağırlık merkezleri oluşturarak; daha fazla beraberce oyun oynayabilir, gezi ve tembellik yapabilirler. Anne ve baba çocuğa, tembellik yapmanın ve eğlenmenin de zevkli ve gerekli olduğunu anlatmalıdır.
  • Kız ya da erkek çocuk alışılmamış bir davranışta bulunduğu zaman, övgüyle yaklaşmalıdırlar. Çocuğun kardeşine yardım ettiği zamanlar bu davranışa örnek olarak gösterilebilir.
  • Çocuk ekip ruhunun olduğu bir ortama sokulabilir; mesela basketbol takımı gibi.
  • Bazı çocuklar cesaretsiz davranırlar. Çünkü anne ve babaları onların yapacakları işleri sürekli ellerinden alır, eleştirisel yaklaşır ya da özgüven oluşturmaları için fırsat vermezler. Böyle çocuklar, çevrelerindeki insanları hayal kırıklığına uğratmaktan korktukları için, yetişkinlerin bütün yönlendirme çabalarına karşı gelirler, kendilerine verilmek istenen görevleri başkalarının yapmalarını isterler.

Bu çocukları harekete geçiren davranışlar şunlardır:

  • Olabildiğince az azarlamak ve cezalandırmak. Cesaretsiz çocukları başarılı oldukları zaman övmek.
  • Ciddi anlamda uğraş gösterdikleri zaman, bunu göz önünde bulundurmak.
  • Başarılı ve yetenekli oldukları noktaları desteklemek. Böyle bir davranış çocukta öz güven oluşturur.

Sağlıcakla Kalın.

Gizli Hazineleri Keşfedin

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir