Doğumun Gecikmesi Nedir? Nedenleri ve Komplikasyonları Nelerdir?

Gönderi paylaş:

Birçok anne bebeğinin doğmakta gecikeceği endişesine kapılır. Doğumun gecikmesi çok önemli bir sorun olmayabilir. Eğer doğru tanı zamanında koyulup, iyi takip edilirse anne adayı hiçbir sorunla karşılaşmaz.

Bebeğiniz bugün doğmalıydı… Ama günü geldiği halde, o hala doğmadı, doğmaya da niyetli gözükmüyor… Bebeğinize bir şey mi oldu? Yoksa doğum tarihini mi yanlış hesapladınız? Peki doğum suni olarak başlatılmalı mı? Birkaç yıl öncesine kadar doğum tarihinde bir gecikme görüldüğünde, doğum ilaçlarla başlatılırdı. Günümüzde ise ancak annede, bebekte ya da her ikisinde de hayati tehlike söz konusu olursa bu yöntem uygulanıyor. Doğum uzmanları her bebeğin ayrı bir doğum süresi olduğunu kabul ediyorlar. Bazı bebekler için 40 haftalık süre yetersiz gelebilir. Bebeklerin yüzde 10’u 42. haftadan sonra dünyaya gelir. Böyle bir durumda plasentanın yetersiz kalma riski yükselir. Bu nedenle anne adayları bebeğinin ne kadar hareket ettiğini gözlemelidir. Anne her gün karnındaki bebeğin hareketlerini izlemeli ve doktor kontrolüne gitmeyi ihmal etmemelidir.

Doğumun Gecikme Nedenleri

Doğumun gecikmesi (post – term gebelik) son adet tarihinden 294 gün ya da 42 hafta geçmesine karşın doğumun başlamamasıdır. Annenin bunu engellemek için yapabileceği herhangi bir şey yoktur. Tüm gebelikler göz önünde bulundurulduğunda doğumun gecikme oranı yaklaşık olarak yüzde 10’dur. Son adete göre verilen tarihte doğumun tam vaktinde gerçekleşme şansı yüzde 5’tir. Doğumun gecikme nedenleri ile ilgili kesin bir bilgi olmamasına rağmen bazı hipotezler vardır. Bunlar:

  • Bebekte adrenal yetmezliği
  • Bebekte sinir sistemi anomalisi
  • Plasentada sülfataz enzimi eksikliği
  • Gebelik yaşının yanlış hesaplanması

Doğumun Gecikmesinin Saptanması

Doğum gecikmesinin saptanabilmesi için anne karnındaki bebeğin yaşının tam olarak bilinmesi gerekir. Bunun için de erken dönemde ultrason yapılmalıdır. Ultrason bebeğin büyüklüğünü ve ağırlığını, iç organlarını, amnios sıvısının miktarını ve plasentanın durumunu açıkça gösterir. Gebeliğin 7 – 14 haftasında fetüse yapılan tepe – makat ölçümleri yaklaşık üç günlük farkla bebeğin yaşını tam olarak belirler. Gebeliğin ikinci 3 ayında ise (26 haftaya kadar) uyluk kemiği uzunluğunun, kafa çapının ve beyinciğin enine ölçülmesiyle anne karnındaki bebeğin gerçek yaşı yaklaşık olarak 1 hafta farkla belirlenir.

Anne Karnında Yaşının Saptanması

Doktor gecikmiş bir doğumla karşılaştığında, ilk olarak gebelik yaşını öğrenmelidir. Bunun için de doktorun son adet tarihini tam olarak bilmesi gerekir. Son adet tarihi, anne adayının adetinin düzensiz olduğu ve hamile kalmadan önce doğum kontrol hapı kullandığı durumlarda güvenilirliğini yitirir. Diğer önemli belirtiler ise bebeğin ilk oynadığı ay, bebeğin kalp atışlarının ilk duyulduğu an ve anne adayının rahim büyüklüğüdür. Bu saydıklarımız anne karnındaki bebeğin yaşı hakkında kesin bir fikir veremez. Bunların içlerinde en güvenilir olanı ultrasonografidir. Anne adaylarının bilmesi gereken çok önemli bir nokta da, gebeliğin son üç ayında yapılan ultrasonografide, gebelik yaşı konusunda 3 hafta dolayında yanılgı olabileceğidir.

Doktorlar Ne Yapabilir?

Doğumun gecikmesi halinde doktor bebeğin takibi, doğumun bir ilaçla dışarıdan başlatılması ya da sezaryen arasında seçim yapmalıdır. Gebeliğin 41 haftaya kadar takip edilmesiyle doğumun dışardan bir etkiyle başlatılması açısından bebekte görülen problemler arasında bir fark yoktur.

Bebek Nasıl Takip Edilir?

Non stres test: Bebeğin kalp atışlarının tespiti. Kardiyotopografi denilen bir cihazla doğmamış bebeğin kalp atışları ve aynı zamanda anne rahmindeki kasılmalar yazılır. Bu cihaz, bebeğin kalbinin ne kadar hızlı çarptığını gösterir. Bebeğin kalp atışları haftada iki kere tespit edilmelidir. Testin sonucunun normal çıkması, bebeğin büyük olasılıkla bir hafta içerisinde hiçbir şekilde anne karnında ölmeyeceğini gösterir. Ama yine de anne karnında ölme oranı yüzde 0.1 – 2’dir.

Biyofizik profil: Anne karnında bebeğin fizyolojik durumunu değerlendirmek için bulunmuş bazı kriterler vardır. Ultrasonografide bebeğin suyuna, hareketlerine, tonusuna ve solunum hareketlerine bakılır. Bunlar NST bulgularıyla birleştirilip, biyofizik profil dediğimiz bir skorlama yapılır. Bunlar 4’ün altındaysa bebeğin oksijensiz kalma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle ya hemen doğum indüksiyonu başlatılmalı ya da bebek sezaryenle alınmalıdır. Eğer testin sonucunda bulgular normalse haftada iki kere gebelik takibi yapılmalıdır.

Doppler ultrasonografi: Bu cihazla, bebeğin kordonundaki kan akımına bakılarak kan akımına karşı bir direnç, plasentada bir yaşlanma, tükenme olup olmadığı kontrol edilir. Diastol sonu (kalbin dinlenme dönemi) kan akımında bir duraklama ya da geri dönme olduğu saptandığında, bebeğin oksijensiz kaldığına karar verilerek doğum başlatılır.

Geç Doğumun Komplikasyonları

Doğumun gecikmesiyle birlikte ortaya çıkan bazı komplikasyonlar vardır. Bebekte suyun azalma ihtimalinin yüksek olması, seri olarak ultrasonografi yapılmasına rağmen bebeğin suyunun ani olarak azalması söz konusu olabilir. Diğer komplikasyonlar:

Mekonyum: Anne karnındaki bebek ilk dışkısını yaparak, amnios sıvısını çok yoğun mekonyum ile boyayabilir. Bu dışkıyı yutan ya da içine çeken bebek erken dönemde pnemoni yani kimyasal zatürree olabilir.

Makrozomi: Bebek içeride büyümeye devam eder. Büyümeye devam ettiği için “makrozomi” dediğimiz 4000 gr. üzerinde bebek kilosuna ulaşabilir. Bunun sonucunda bebek doğum kanalına giremediğinden, forsepsle ya da vakumla doğum yapma oranları yükselir. Bebeğin başı çıktıktan sonra bile omuzunun takılmasına bağlı olarak köprücük kemiği kırıkları ortaya çıkabilir. Kola giden sinirlerin oluşturduğu ağda, bazı sinir kopmaları olabilir. Bunlar kalıcı problemlere neden olur.

Bebeğin derisinde buruşukluklar, yer yer soyulmalar görülür. Cilt altı yağ dokusu azalır, kolları ve bacakları oldukça ince olur. Geç doğan bebekler sürekli ağlarlar. Bu bebeklerde görülen en büyük problem dış ortama uyum sağlayamamalarıdır. Isısını ayarlamakta, soluk alıp – vermelerinde problemler çıkabilir.

Ayrıca doğumları 43. haftadan sonra gerçekleşen bebeklerde ani ölüm oranları 2 kat, 44 haftayı geçen gebeliklerde ise 4 kat artar. Doğumu geciken bebeklerde ilk 1 yıl içerisinde nörolojik gelişimlerinde bir miktar gerilik olduğu saptanmıştır. 1 yaşına kadar olan bu bebeklerde sosyal bazı uyumsuzluklar söz konusu olabilir. Bazı motor hareketlerinde ve algılamada gerilikler görülebilir. Geç doğan bebeklerin 5 yaşındaki öğrenme düzeyleri araştırıldığında, zeka açısından diğer akranlarıyla hemen hemen hiç farklılık olmadığı saptanmıştır.

Sağlıcakla Kalın.

Keşfetmeye Devam Edin: İlgili Bağlantıları Kullanın

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir