Çocuğunuzu Korkuyla Değil, Sevgiyle Büyütün

Gönderi paylaş:

Anne babalar; kendi yollarında güvenle yürüyebilen, günlük yaşamda kendilerini idare edebilen çocuklar isterler. Ancak çocuğun bütün bu beklentilere cevap verebilmesi için “korku”yu mümkün olduğu kadar az tanıması gerekir.

Burada yine ebeveynlerin tipik ikilemleri söz konusudur; çocuğu kendi halinde özgürce bırakma ve koruma altına alma arasındaki dengeleme çelişkisi. Çocuklar yeni şeyleri sağlıklı bir biçimde öğrenmeleri için keşiflerinin yanında korunmaya ve desteğe ihtiyaç duydukları gibi, kendi ayaklarının üzerinde güçlü durmayı öğrenmeleri için de geniş boş alana ve hareket özgürlüğüne gereksinim duyarlar. Fakat genellikle küçük bireylerin anne ve babaları, onların zorlanmalarını engellemek için sürekli rahat ettirmeye çalışırlar ve yönlendirmeye girerler.

Ebeveynlerin bu ilgilerinden dolayı çocuk, normal ve gerekli gelişimi tamamlayamaz ve zaman geçtikçe hayal kırıklığı artar. Çocuk kendi kendine bir şeyler denemekten korkar, her şeyin önüne hazır gelmesini bekler. Artık üç yaşına gelmiştir, fakat hala mamasını tek başına yemez veya yiyemez. Dört yaşındaki çocuk ise yardım almadan çizmelerini giyemez veya tek başına odasına gidip, hırkasını alamaz.

Ancak kendine ve yakınlarına güvenen çocuklar sağlıklı olur

Çocuklar doğumlarından itibaren yavaş hareketlerle ve yorulmadan tek başlarına ilerlemeye ve gelişmeye yönelik programlıdırlar. Yetişkinler çocuklarına özellikle bu konuda destek olabilirler.

  • Çocukta korku oluşturmamak gerekir. Bu sebepten dolayı “Biraz sonra düşeceksin” demek yerine, “Sıkı tutun” demeyi tercih edin.
  • Çocuğun uyarılması için çok hareketlendirilmesi gerekir. Bebeğin yatağına hareket eden oyuncaklar koymak; bir yaş çocuklarını kum havuzunda ve toplarla oynatmak; dört yaş çocuklarına hoplayıp zıplamalarını sağlayan oyunlar yapmak bütün duyulara hitap eden deneyimlerdir. Böylelikle çocuklar kendileri ve çevreleriyle tanışırlar ve çevrelerindeki sınırları tanırlar.
  • Çocuğun yaptığı bir eylemi, kendisi tarafından devam ettirmesine izin verilmelidir. Bir yaş çocuğu mamasını tek basina mı yemek istiyor? Kesinlikle izin verilmeli! Dökülen mamalar sorun teşkil etmemeli; çünkü kolaylıkla yıkanabilen veya silinebilen önlükler vardır. Beş yaş çocuğu bağcıkların nasıl bağlandığını mi öğrenmek istiyor? Bağcıkları sürekli telaş halinde bağlamak yerine, onun tek başına nasıl bu işin üstesinden geleceği öğretilmelidir.
  • Çocuk belli bir amaca yönelik olarak övülmelidir. Mesela; ona “Ne kadar becerikli bir çocuksun” demek yerine, “Çok iyi, fermuarı tek başına kapatabildin!” demeyi tercih etmelisiniz.
  • Çocuk neşelendirilmeli ve beraberce yabancı faaliyetler denenmeli. Mesela; “Şimdi, bütün ayakkabıların dolaba sığıp sığmadığını deneyeceğiz” demek, “Ayakkabıları topla!” demekten daha iyidir.
  • Çocuğa karşı sabırlı olmak gerekir. Sürekli “Ben yaparım” diyen bir kişi çocuğunun cesaretlenmesini engeller.
  • Çocuğa zaman ayırmak gerekir. Mesela, çocukla beraber oyun parkına gidilmeli. Ayrıca çocuğun sallanmaya, kum havuzunda oynamaya veya diğer oynayan çocukları izlemeye tek başına karar vermesi gerekir. Bu süreç ancak baskı olmadığı zaman anlam kazanır.
  • Çocuğa karşı kararlı davranmak gerekir. Üç yaşında bir çocuktan ceketini kendisinin giymesini istemeli ve ancak çok ender durumlarda yardım edilmeli. Aksi takdirde çocuk neden bu kadar çaba gösterildiğini anlayamaz.
  • Çocuk kesinlikle başka çocuklarla kıyaslanmamalı. Her kişinin kendine has bir ritmi ve özellikleri vardır. Çocuk ebeveyni tarafından olduğu gibi sevildiğini hissederse, tek başına hareket etmek için gereken bilinci gelişir.

Çocuklar için dünya bir macera alanı

1 ile 3 yaş çocukları anne yakınlığıyla merak alanları arasında çok fazla gidip gelirler. Ortalıkta tek başlarına keşifler yapmak için koşuşurlar, fakat başları zora girince hemen annelerinin yanına dönerler. Bu durum anlayışla karşılanmalıdır. Birçok 2 yaş çocuğu için hiçbir tırmanma direği çok yüksek, hiçbir merdiven dik veya çok hızlı sallanma baş döndürücü değildi.

Böyle çocuklar bedensel atılıma ihtiyaç duyarlar ve bunu ararlar. Çocuğun odasına istediği gibi hareketli oynayabilmesi veya mağaralar yapabilmesi için yer süngerleri ve puf yastıklar yerleştirmek çok ideal olur. Bir oyun grubunda çocuğun diğer çocuklarla ilişkiye girmesi önemlidir. Fakat nasıl ilişki kuracağını çocuğun kendisine bırakın; sosyal bağımsızlık öğrenilerek edinilir. Şayet seçimi çocuksu gereksinimleri engellemiyorsa, onları izlemeniz bir sorun yaratmaz. Anaokulu çağı çocuğu kendini başkalarının yerine koyabilmeli

Anaokuluna başlamak, çocuğun dışarı açılma sürecinin çok hızlanması için ilk adım sayılır. Çocuk artık becerilerini diğer arkadaşlarıyla ölçer ve onları kendine örnek alır. 3 – 6 yaş çocukları artık ortak bir şekilde sorun çözme üzerinde dururlar. Bu sebepten dolayı aralarında kavga çıktığında hemen araya girmemek gerekir. Yine de bazı durumlarda yönlendirme ve tavsiyelerde bulunma gerekli olabilir; çünkü saldırgan çocuklar kendilerine ve diğer çocuklara zarar verebilirler.

Bununla beraber okulöncesi çağı çocukları kendi sorunlarını çözme şansına sahip olmalıdırlar. Bu sebepten dolayı çocukla duygular ve diğer insanlar hakkında konuşmalısınız. Böylelikle kendini başkalarının yerine koymayı öğrenebilir.

Çocuklarda korkutma, araç olarak kullanılmamalı

“Çocuğun sürekli olarak korkutulması onun kendisine karşı güven yerine güvensizlik duygusunu geliştirmesine neden olur. Çocuk elbette ki sıcak sobaya dokunursa yanacağı konusunda uyarılmalıdır. Ancak “Sobanın yanına gidersen doktor sana iğne yapar” cümlesi söylenebilecek en yanlış sözlerden biridir. Bu çocuğun doktora karşı gereksiz korkular geliştirmesine neden olabileceği gibi sobanın yanına gitmesini de engellemeyebilir. Çünkü çocuk niçin sobanın yanına gitmemesi gerektiğini bilmiyordur. Bunun yerine “Sobanın içinde ısınmamız için ateş yanıyor, dikkatli olmalısın. Elini sürdüğünde elin yanabilir” demek çok daha doğrudur. Böylelikle çocuk yapmaması gereken davranışın nedenini öğrenmiş olur.

Uzmanlar çocukların kesinlikle öcü, hayalet, cadı gibi hayal ürünü kişilerle de korkutulmaması gerektiği görüşünde hemfikirler. Çünkü bu tür korkutmalar çocukta ciddi psikolojik sorunlara neden olabiliyor. Gece altını ıslatmalar, tırnak yeme alışkanlıkları veya uykudan uyanarak ağlamalar, gece anne babanın yatağında yatma isteği gibi sonuçlar doğurabiliyor. Dolayısıyla anne babalar yapılmasını istemedikleri davranışı kesinlikle korkutma yoluyla engelleme arayışına gitmemeliler. Bunun yerine o davranışın niçin yapılmaması gerektiği çocuğa anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır.

Sağlıcakla Kalın.

Keşfetmeye Devam Edin

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir