Çocuklarda Göz Bozuklukları Nelerdir?

Gönderi paylaş:

Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de her beş kişiden birinin gözü tedavi gerektirecek ölçüde bozuk. Neyse ki, hem optik alanda hem göz cerrahisinde büyük gelişmeler var. Böylece, zamanında tedavi edilen bazı göz hastalıklarında, yüzde 100’lük bir başarı sağlanıyor. Bu durum, belli yaşlarda yapılması gereken muayenelerin göz hastalıklarının teşhis ve tedavisindeki önemini çok iyi vurguluyor.

Göz. Beş duyudan belki de en önemlisi. İnsanoğlu öylesine titremiş ki üzerine, “gözü gibi bakmak” diye bir deyim çıkmış ortaya. Şarkılara, şiirlere masallara konu olmuş… Gözün rengine, biçimine, bakışlara, duyguların bakışla anlatımına ayrı bir önem vermişiz. Bu ayki dosya konumuzu “Göz” olarak belirlerken “göz” ve “göze dair” bütün edebi yorumları ve romantik duyguları ister istemez bir kenara bırakıyoruz ve çok önemsediğimiz gözlerimizle ilgili gerçeklerden bahsediyoruz…

Türkiye’deki göz bozuklukları, diğer ülkelerden pek de farklı değil. Göz bozukluklarının büyük çoğunluğu kalıtımsal ve genellikle yüz kişiden yirmisinde mevcut. Bazı ırklar aynı hastalıktan yakınabiliyor, en iyi bilinen örnek; Japonlar, onlarda miyop, yani uzağı görememe daha fazla.

Uzmanlar çocukların gözlerini doğduktan kısa bir süre sonra, ortada herhangi bir sorun olmasa bile, mutlaka kontrol ettirmek gerektiğini söylüyor. 1-3 yaş arasında yapılacak göz muayenesinin amacını ise şöyle açıklıyor: “Dıştan bakıldığında hiçbir belirti vermeyen, dolayısıyla anne-babanın fark edemeyeceği ‘göz tembelliğinin erken teşhis edilmesi çok önemlidir.

Fakat ne yazık ki, bu ilk muayene genellikle ihmal edildiğinden, çocuk ancak okul çağına geldiğinde anlaşılır. Böylece, tedavisi zorlaşır ve tembelliğin geliştiği göz, az gören bir göz olarak kalır. Bundan başka, çocukta doğuştan katarakt ya da görme sinirine, retinaya ait sorunlar olabilir. Bütün bu hastalıkların her biri çocukta sağlıklı görmenin gelişmesini engeller.” Bir sonraki genel göz muayenesi ise, ilkokula başlanılan 6-7 yaşlarında yapılmalıdır. Çünkü miyopluk -uzağı görememe-, genellikle bu yaşlarda ortaya çıkar ve durdurulmazsa birkaç yıl içinde ilerlemesi hızlanabilir.

Miyopluğun çocuklarda yaygın olmasına karşın hipermetropluk (yakını görememe) ve astigmatizm (bulanık görme) daha ileri yaşların hastalığıdır. Yaş ilerledikçe bir başka göz bozukluğu, ‘presbiyopluk’ karşımıza çıkar. Bu hastalık, 45 yaşını aşmış herkesin başına, eninde sonunda gelir. Çünkü “görme’ yaşla birlikte azalır. Mektup ya da gazeteyi okumak için burnunuza yaklaştırdığınızı fark ettiğinizde, doktora görünme ve gözlük kullanma zamanı gelmiş demektir.

Göz Tansiyonu

40 yaşından sonra dikkat edilmesi gereken bir başka önemli sorun da “göz tansiyonu’. Önceleri hiçbir belirti vermeyen göz tansiyonu, göz içi basıncının yükselmesi anlamına geliyor, tıbbi adı ise ‘glokom’. Göz basıncını ölçmek, göz tansiyonunun altında yatan nedenleri araştırmak açısından çok önemli. Çünkü kontrol altına alınmazsa körlüğe kadar varabiliyor.

Gerçi hastalık genellikle 40 yaşından sonra belirmeye başlıyor, ama uzmanlar nadiren de olsa çocuklarda hatta yeni doğan bebeklerde bile rastlanabileceğini belirtiyorlar. 60 yaşların hastalığı ise ‘katarakt’: göz merceğinin donuklaşması ile gelişen görme kaybı. Sandığınızdan daha yaygın olarak karşılaşılan katarakt, bugün için sorun olmaktan çıktı. İleri teknoloji sayesinde, iki-üç dakikalık bir operasyonla toplam iki günlük bir tedavi süresinde sorun bütünüyle çözülüyor.

Son göz hastalığımız; ‘makuler dejenerasyon’. Yani, gözün ‘makula’ adı verilen ve görmenin yüzde 80’ini gerçekleştiren noktanın yıpranması. Bu hastalık da yaşa bağlı olarak gelişiyor ve görme kalitesini gerçekten bozarak çok büyük sıkıntılara yol açabiliyor.

Göz tembelliği ve şaşılık

Uzmanlar: “Gözün az görmesi göz tembelliğinin en önemli göstergesidir” diyor ve ekliyor; “ileri derecede bir görme bozukluğu; yüksek derecede bir hipermetropluk, astigmatizm ya da miyopluk’dan ileri gelebilir. Diyelim ki, bir göz normale yakın ve diğer gözde bu hastalıklardan biri, yüksek derecede var. İşte o göz tedavi edilmezse tembel kalır. Bebekler doğduklarında tam olarak görme fonksiyonlarına sahip değildirler, çünkü görme hücreleri tam gelişmemiştir. Görmeyi aylar geçtikçe öğrenirler. Dolayısıyla çocukta göz tembelliği varsa ve bu fark edilmezse görme azalır ve yaş ilerledikçe de tedavisi zorlaşır”. Yüzde 80’den az gören gözler, göz tembelliğinden nasibini alıyor.

Erken teşhis çok önemli.

Gözlükle çözülecek bir sorunda gözlük kullanmak ya da duruma göre sağlam gözü kapatarak tembel gözün çalışmasını sağlamak gerekiyor. Uzmanlar göz tembelliğini tedavide bazı özel cihazlar da kullanıyorlar. Bu cihazlarla gözün çalışmasını sağlayacak bazı uyarıcı ışıklar gönderiliyor. Dr. Kaçmaz şaşılığı da şöyle tanımlıyor: “Gözün kayarak, paralelliğini kaybetmesi. İçeri, dışarı nadiren de yukarı ve aşağı kaymalar olabilir.

Çok çeşitli sebepler öne sürülmekle birlikte neden kaynaklandığı pek bilinmiyor. Fakat kısaca özetlersek ana sebep beynin, göz koordinasyonunun bozuk olmasıdır. Çünkü gözlerin paralelliğini kontrol eden organ beyindir.” Hemen umutsuzluğa kapılmayın, çünkü sebebi bilinen kaymalar da var. Örneğin, yüksek derecede bir göz bozukluğu, adele felçleri ve bazı kalıtsal faktörler de şaşılığa sebep olabiliyor. Şaşılık doğuştan da olabiliyor sonradan, ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Sebep ne olursa olsun, ilk iş şaşılığın neden kaynaklandığını doğru tespit etmek. Ardından hastanın durumuna göre gözlük, özel cihazlarla egzersiz ya da son çare olarak ameliyat öneriliyor.

Özellikle çocuklarda şaşılığın tedavisinin erken yapılması gerekiyor. Eskiden çocuğun büyümesi beklenirmiş ama bugün doktorlar aynı kanıda değil. Uzmanlar beş yaşından önce Şaşılık tedavisini bitirmek gerektiğini belirtiyor.

Göz tansiyonu

Göz içi basıncının yükselmesi anlamına gelen göz tansiyonunun, bildiğimiz tansiyonla hiçbir ilişkisi yok. Tıbbi adı ‘glokom’ olan göz tansiyonu iki farklı tipte karşımıza çıkıyor; ‘geniş açılı glokom’ – doğuştan ya da sonradan olabiliyor. Tedavisi var ama erken teşhis çok önemli, çünkü son safhaya kadar dikkate değer bir belirti vermiyor. Hasta bu durumu fark ettiğinde ise büyük bir ihtimalle geç kalmış oluyor. Burada kontrollerin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. Çünkü bu hastalık sinsice ilerliyor ve anlaşıldığında ise görme bozukluğu çoktan başlamış oluyor.

Şayet göz zarar gördüyse, maalesef geriye dönüş yok. Üstelik bu hastalık görme sinirini tahrip ettiği için, tedavi edilmezse körlüğe kadar varabiliyor. Göz tansiyonunun bir diğer tipi; ‘dar açılı glokom’ ise daha gürültülü seyrediyor. Birdenbire başlayan şiddetli ağrı ve kanlanma görmeyi bozuyor. Tedavisinde bazı ilaçlar ve lazer kullanılıyor. İyileşme olmadığı takdirde tek çözüm ameliyat. Hastalık genellikle iki gözde aynı anda ortaya çıkıyor. Bazen de önce birinde daha sonra diğerinde başlayabiliyor.

Makuler dejenerasyon

“Makula”, gözün içindeki sarı renkli görme merkezidir. Okumayı, netliği ve detayları farketmemiz bu nokta sayesinde mümkün oluyor. Makula, görmemizin aşağı yukarı yüzde 80’ini sağlar. Genellikle yaşa bağlı olarak, nadiren de doğuştan ortaya çıkan makula noktasının yıpranma nedeni kesin olarak bilinmese de, en büyük etkenin yaşlanma olduğu kabul ediliyor.

Bunun yanında güneş ışınları, beslenme alışkanlıkları, aşırı sigara kullanımı gibi faktörler de hastalığı olumsuz yönde etkiliyor. Uzmanlar: “Aslında tedavisi yok ama, hastaların yüzde 10’unda lazer faydalı olabiliyor” diyor. “Yapılması gereken, işi baştan sıkı tutup önlem alabilmek. Çünkü bir kere oluştu mu, geri dönüş yok maalesef. İlk iş kaliteli bir güneş gözlüğüyle güneşten korunmak. Antioksidan denilen C, E ve provitamin beta-karoten gibi maddeler bu yıpranma ve yaşlanmayı azaltıyor. Bir diğer önlem de sigarayı bırakmaktır.”

Şeker ve yüksek tansiyon göz sağlığının düşmanı

Gözün en büyük düşmanlarından biri, hiç kuşkusuz şeker hastalığı. Kontrol edilmeyen şeker, ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Devamlı yüksek seyreden bir şeker, uzun yıllar sürdüğünde – genellikle 5-10 yıl içinde- gözde tahribat ve kanamalara yol açarak, zamanla gözün kaybedilmesine bile mal olabiliyor. Bu nedenle, şeker hastalarının kandaki şeker düzeylerini çok iyi kontrol etmeleri gerekir.

Bu göz için olduğu kadar diğer organlarının sağlığı için de geçerli. Göz kontrollerini ihmal etmeden zamanında yaptırmaları şart. Çünkü şeker gözde tahribata bir başladı mı, yapılacak fazla bir şey kalmıyor. Her seker hastasının senede bir kere göz doktoruna gitmesi şart. Tabii, bu durum hastalığın seyrine göre değişebilir.

Gözde tahribat yaratabilecek bir başka hastalık da, yüksek tansiyon. Hastalığın önemi, gözde kanamaya ve damar tıkanmalarına sebep olmasından ileri geliyor. Şeker hastalığı kadar tahribat yapmasa bile, sürekli yüksek düzeylerde seyrederek, kalıcı görme bozukluklarına ya da körlüğe yol açabiliyor. Yüksek tansiyon hastalarında meydana gelen damar tıkanıklığı, göz damarlarına zarar verebiliyor. İşte bunun için, bu hastalığın da mutlaka kontrol altında tutulması gerekiyor.

Geçici körlük

Geçici körlük genellikle beyinden kaynaklanan bir sorundur. Beyin ya da gözdeki damarlara bir spazm gelir ve buna bağlı olarak bazen saniyelerle ölçülen, bazen de bir-iki saate kadar uzayabilen bir geçici körlük yaşanabilir. Geçici körlüğün bir sebebi de migren olabilir. Arazları; yarım görme, bulanık görme, bazı alanları görememe ve Tekeler görmedir. Ama migrenin tedavisi gözle değil, beyinle ilgilidir.

Rastgele göz damlası kullanmayın

Çok hassas bir organ olan gözünüz, bilip bilmeden yaptığınız müdahalelere hiç beklemediğiniz tepkiler verebilir. Göz damlaları, özellikle de kanlanmayı alıcı olanlar Türkiye’de çok sık kullanılıyor. Gözünde kanlanma meydana gelen biri hemen eczaneye gidip, göz damlası alabiliyor. Oysa bazı ilaçlar, bazı durumlar için son derece zararlı; örneğin, kortizonlu damlaların uzun süreli kullanılması çok sakıncalı. Çünkü çeşitli yan etkileri var. Siz siz olun, doktorunuza sormadan hiçbir ilacı kullanmayın.

Sağlıcakla Kalın.

Keşfetmeye Devam Edin

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir