Çocuklarımızla Nasıl Konuşmalı ve İletişim Kurmalıyız?

Çocuklar dilin sunduğu bütün olanakları anne babalarını örnek alarak öğrenir ve kullanırlar. Çocukların kelime kullanımı da tıpkı yetişkinlerinki gibi yaşadıkları koşullara, deneyimlerine göre değişiklikler gösteriyor. Ayrıca çevrelerindeki yetişkinlerin, özellikle anne, baba ve büyük kardeşlerin konuşma şekilleri, kullandıkları kelimeler çocuğun konuşma tarzını ve kullandığı kelimeleri etkiliyor. Uzmanlar, bu nedenle çocukların kelime dağarcıklarının kısıtlı olmasının en büyük faktörünün aileden kaynaklandığını söylüyorlar.

Anlayabildiklerini ifade edebilirler

Dil ve düşünme, dil ve algılama birbirleriyle sıkı bir ilişki içindeler. Bunun en güzel örneğini eski moların kullandıkları dille verebiliriz. Bizim hayatımızda kar; eskimoların hayatında olduğu kadar çok yer kaplamadığı için sınırlı bir kelimedir. Ancak eskimolar hayatları boyunca karla beraber yaşadıkları için bu kelimeyi olaylarla bütünleştirmişlerdir. Onların dilinde karla ilgili yaklaşık 60 değişik ilişkinin ayrı ayrı isimleri vardır. Karda oturmanın ayrı bir adı, karda yemenin ayrı bir adı… Gibi.

Anne babalar çocuklarına deneyim sahibi olma, olayları yaşama imkanı verirlerse onların yaşamı anlamalarına yardımcı olurlar. Ve çocuklar anlayabildikleri şeyleri çok daha güzel ifade edebilirler.

Örneğin ilkokula giden bir erkek çocuktan tuttuğu futbol takımıyla ilgili bir kompozisyon yazmasını isterseniz, kullandığı kelimelerin çeşitli olduğunu görürsünüz. Ya da evinde hayvan besleyen bir kız çocuğu ondan bahsederken çok daha güzel ve çeşitli kelimeleri seçer. Çünkü çocuklar ilgilendikleri, bilgi sahibi oldukları konuları daha güzel ifade ederler.

Günlük yaşam ve kullanılan dil

Çocuğun kullandığı kelimelerin sınırlı olmasını eleştirmeden önce anne baba kendi konuşma şekline ve kullandığı kelimelere de dikkat etmelidir. Zira çocuğun konuşma ve düşünme yeteneğinin gelişimi anne babanın çocukla olan iletişimine, onunla veya kendi aralarında konuşurken kullandıkları kelimelere bağlıdır. Çünkü çocuklar büyüklerini taklit etmeye, onlar gibi konuşup, onlar gibi hareket etmeye çalışırlar.

Örneğin; işinden eve dönen baba “Bugün işyerinde çok aptalca şeyler oldu” diye söze başlarsa, çocuğun da bir gün okuldan eve gelip annesine “Okula gitmek çok aptalca bir şey” demesi aile tarafından yadırganmamalı ve eleştirilmemelidir. Ancak böyle bir durumla karşılaştığınızda onun niçin bu şekilde konuştuğunu öğrenmeye çalışmalısınız. Acaba okulda yapamayacağı bir soruyla mı karşılaştı, teneffüste arkadaşları onu aralarına almadıkları için kırıldı mı yoksa başka sorunları mı var?

Bu sorularla onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışarak ona yardımcı olabilirsiniz. Belki bütün bunlardan sonra o da her şeye “Müthiş!” demekten vazgeçecektir. Siz onu konuşmaya yüreklendirdikçe, o kendini ifade edebilmek için çeşitli kelimelerin arayışına girecektir.

Çocuğunuzla konuşurken emir kipini kullanmayın.

“Buraya gel!”, “Şimdi yemeğini ye!” “Bırak onu yerine!” . Bu kısa ve emir yüklü cümleleri birçok çocuk tanır. Çocuk için tehlike yaratan durumlar dışında bu tür cümlelerin kullanılması doğru değildir. Ancak: “Ateşin yanından çekil!” “Prizle oynama!” gibi cümleler de onu korumak açısından gereklidirler.

Emir cümlelerinin sürekli kullanılması durumunda çocuğun kişiliği baskı altına girer. Ayrıca çocuk da kendine konuşma şekli olarak emir cümlelerini seçer.

Çocuğun konuşurken emir cümlelerini kullanmasını önlemek için anne baba kendi aralarında konuşurken de nazik olmaya dikkat etmelidir. Eğer baba-anneye “Bana su getirsene!” diye hitap ederse, çocuğun bu cümleyi örnek alması engellenemez. Oysa “Ben susadım, mutfağa gidiyorum. Sen de bir şey ister misin?” gibi bir cümle çocuğun ruhsal ve dilsel gelişimini olumlu yönde etkiler. Çocuk böyle bir cümle ile karşısındaki kişilere saygı duymayı, paylaşmayı öğrenir.

Veya anne, babaya “Bırak şu gazeteyi artık, haydi alışverişe gidiyoruz!” derse, bu cümleyi duyan çocuk karşısındakine saygı duymayı öğrenemez. “Biliyorum, gazete oku yorsun. Ama alışveriş yapmam lazım. Okuduğun makale bitince bana eşlik eder misin?” gibi bir cümle çocuk için örnek bir cümledir. Sonuç olarak uzmanlar, çocuğun dilinin bozuk olmasında aile faktörünün göz ardı edilmemesini söylüyorlar.

Çocukları bir birey olarak kabul etmek onlarla uygun konuşmalar yapabilmenin temel adımıdır

Çocuklarımızın, bazı davranış tarzlarını değiştirmesi de kullandığımız dille ilişkilidir. Kullandığımız dil uyarma ve gözdağı ağırlıklı olursa yani “Ya yaparsın, yoksa…” diye devam ederse bu; çocuğumuzda korku, boyun eğme yaratabileceği gibi söz konusu sonuçların meydana gelip, gelmeyeceğini de çelişkiye düşürebilir. Bunun yerine çocuğumuzun yapmasını istediğimiz davranışları, nedenlerimizle ve bundan nasıl etkilendiğimizi açıklayarak ifade edebiliriz.

Çocuğumuzla yaptığımız konuşmalarda kullandığımız yöntemlerden biri de ona öğüt ve ahlak dersi vermektir. Bu da çocuğumuzun suçluluk ve zorunluluk duygulan yaşamasına ya da kendini daha şiddetli savunmasına yol açabilir. Ya da onun sorumluluk duygusuna ve ona güvenmediğimiz yolunda bir izlenim verebilir. Bizim bu tavrımız nedeniyle o da çevresindeki insanlarla bu tarz diyaloglar kurar. Hatta o da çevresindeki insanlara bizim ona yaptığımız konuşmaları yapar.

Çocuğunuzu Yargılama, Eleştirme

Çocuklarımızla konuşurken sıklıkla kullandığımız tarzlardan biri de yargılama ve eleştirmedir. Yaptıkları bir davranış sonucu onun tembel ya da çalışkan, tertipli ya da düzensiz, uslu ya da yaramaz olduğuna karar veririz. Yargılanıp eleştirilen çocuk kendini yetersiz hissedebilir. Ya da bu durum onun insanlarla iletişimini kesmesine neden olabilir.

Çocuklar genellikle bu eleştirileri gerçek olarak algılar ya da karşılık verirler. Onun bu olumsuz duygulan yaşaması ruh sağlığını da olumsuz etkiler. Onu bu şekilde yargılamak yerine yargılamamıza neden olan davranışına dikkatimizi çevirip, mesajımızı sadece davranışa yönelik vermeliyiz. Böylece kişiliğine yönelik olumsuz bir eleştiri yapmamış oluruz

Çocuklarımızla konuşurken sadece söylediklerimizin değil, söylemediklerimizin de farkında olmalıyız. Bu aşamada da vücudumuzun duruşu, mimiklerimiz, jestlerimiz devreye girer. Söylediğimiz şeylere vücut dilimiz destek vermiyorsa ya da vücut dilimiz bizim söylediklerimizin tam tersini söylüyorsa, çocuğumuz bize karşı güven duygusunu geliştiremez ve şüphe duyar.

Çocuklarımızla konuşurken tutarlı olmak da çok önemlidir. Bir gün farklı, başka bir gün farklı ifadeler kullanmak onda çelişkilerin doğmasına neden olur. Bizler genellikle çocuklarımızla kısa konuşmayı tercih ederiz Oysa ayrıntılar ve nedenler konusundaki açıklamalar hem onun kafasında daha az soru işareti kalmasına, hem de değer verilmişlik duygusuyla birlikte kelime hazinesi konusunda da zenginleşmesine yardımcı olur. Çocuklarımızı bir birey olarak kabul etmek onlarla uygun konuşmalar yapabilmenin temel adımıdır.

Sağlıcakla Kalın.

Keşfetmeye Devam Edin

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir